SANTORİNİ

Santorini’nin benim için soundtrack’i “Fira 2 euro, Fira 2 euro” kaldığımız 3 gün boyunca bindiğimiz her otobüste muavinin o sesi.. Renk skalası ise beyaz ve kırmızı. Beyazı zaten biliyorsunuz, kırmızı ise ateş kırmızısı hatta cehennem kırmızısı desek daha doğru olur. Hiç abartmıyorum hava 40 derece ise hissedilen 50 falandır, hayatımda bu kadar yandığımı hatırlamıyorum. 4-5 ay yanık izlerimiz geçmedi, derimiz soyuldu. İkinciye gitme hevesimin olmadığı nadir yerlerden biridir Santorini :)

Öncelikle kaldığımız otel Kamari’deydi ve çok güzeldi. Uçaktan indiğimizde belli bir ücret karşılığında bizi özel araçla alıp otele kadar getirdiler; o saatte otobüs/minibüs olmadığı için ya taksiye ya otelin aracına binmek zorundaydık, daha karlı oldu. Sadece çalışan abla biraz fazla rahattı sanırım biz uyurken sabah temizlik için şak diye kapıyı açıverdi müsait miyiz değil miyiz hiç sormadan bakmadan, bir de uyku sersemi konuşamadım 5 minute later deyip durdum artık ne anladı bilmiyorum. Kahvaltısı çok güzeldi Türk kahvaltılarına benziyordu; hamurişi ağırlıklıydı, portakal suyu da vardı daha ne olsun. Musluk suyu zannımca direk denizden hat çekmişler çünkü tuzlu suyla duş aldık 3 gün boyunca, baya bildiğin deniz suyu akıyordu banyoda. Diğer otellerde nasıl acaba. Bu arada biz kullanmadık ama otel ortak havuzluydu, pis de gözükmüyordu.

Biz genelde gezilerde yürümekten hiç kaçmıyoruz ama Santorini’de de trekking yapmazsın be.. Hem de o sıcakta, hem de öğlen saatlerinde.. Bayılmadıysak Allah kurda kuşa yem olmayalıyım diye ilahi bir güç verdiği içindir başka türlü parmak arası terliklerle Fira’dan Oia’ya saatlerce yürümek cesaret ister.

Market konusunda biraz sıkıntılıydı, hem erkenden kapanıyordu hem de ürün çeşidi çok azdı. Helal et bulamacağımız için marketlerden bir şeyler almak zorundaydık yine nuddle türü şeyler yeme zorunda kaldık maalesef.

Kamari; Fira ve Oia’ya göre çok daha sakin ve denize 15 dk yürüme mesafesindeydi. Otele 3-4 dk yürüme mesafesinden Fira’ya otobüsler gidiyordu. 2 euro :) Diğer tüm gitmek istediğiniz yerlere otobüslerin kalkış noktası hep Fira. Fira’yı nedense ben Oia’ya göre daha çok sevdim. Daha canlı, daha renkli. Oia’da o meşhur mavi kubbeli evler dışında çok da cezbedici bir şey yok.

Aslına bakarsanız genel olarak Santorini abarttıkları kadar yokmuş. Her sene tuzlu hava ve rüzgar duvarları aşındırdığı için tüm ev ve oteller yani tüm ada baştan sona beyaza boyanıyormuş. Gün batımları gerçekten çok güzel, o beyaz görüntü de çok hoş ama ne bileyim bizim ülkemiz de Akdeniz kıyısında ve çok güzel şehirlerimiz var. Üstelik bu kadar da sıcak değil. Çok meşhur mutlaka görün dedikleri Three Bells of Fira (Panagia Theoskepasti Kilisesi) varmış, gidip gördük ama zaten neredeyse her kilisede 3 tane çan var bu meşhur olanın farkı ne anlamadık, bilen varsa yoruma yazabilir. 😄

Bu 3 bölge dışında Megalochori, Heart of Santorini gibi birkaç yere daha gittik. Sosyal medyada gördüklerinizden daha fazla bir şey yok öyle diyim, ne görüyorsanız ondan ibaret. Bir tane bile Türk görmedik, Türkler bir yeri işgal etmiyorsa vardır bir bildikleri. :)